Bu site
.com
site kurucusuyla tasarlanmıştır. Kendi sitenizi bugün kurun.
Hemen Başla
  • BLOG

  • HAKKIMDA

  • İLETİŞİM

  • More

    Use tab to navigate through the menu items.
    thumbnail_Adsız-Resim.png

    Donat'tan

    İçimden geçenler, kendime yazılar

    • mfdonat
    • mfdonat
    • Beyaz Facebook Simge
    Başlamadan önce buraya göz atabilirsiniz
    • Donat
      • 20 May 2019
      • 4 dakikada okunur

    Bağlı

    Gecenin ilerleyen saatlerinde evime ulaşmak için sessiz ve ıssız caddede adımlarımı hızlandırarak yoluma devam ediyorum ve tek amacım kendimi eve atmak. Üzerimde bütün günün yorgunluğu var. Lakin farlarından göremediğim araç bana izin vermiyor, gözlerimi neredeyse kör edecek! Sanki araç adımlarıma ayak uydurmaya başladı. Etrafta hiç kimse yok, tedirgin olmaya başladım. Bir anda direksiyonu önüme doğru kırdı. Ben ne olduğunu anlayamadan önümde aniden duran araçtan birkaç kişi inip üzerime atıldı.

     

    Kafama sert bir şeylerle vurmuş olmalılar ki bayılmışım, gözlerimi açmaya çalıştığımda bu aptal sandalyeye beni bağlıyorlardı. Kendime yeni yeni geldiğimden dolayı hem olayı anlamlandırmaya çalışıyorum hem de gücüm yerinde değil karşı çıkamıyorum. Gerçi ne yapabilirim onu da bilmiyorum.


    İlkin göbeğimden göğsüme kadar birkaç tane kalınca ip geçirdiler ve arkadan bağladılar. Hareket etmemi pek istemiyorlar sanırım arkadan ipi iyice geriyorlar. Vücudumda dolanan yılan gibi sarmalı hissediyorum, rahatsız edici. İyi yönden de bakmak lazım bu kadar ip olmasa hala kendime gelemediğimden dolayı çuval gibi öne yıkılırım.


    Gövdemi iyice sabitledikten sonra ayaklarıma geçtiler. Aynı şekilde özenle sarıp bağlıyorlar. Sanki bir yere gidecek halim var. O kadar sıktılar ki neredeyse bacaklarımdaki kan dolaşımı duracak. Buradan kurtulsam bile galiba bir süre yürüyemeyeceğim. Kesseydiniz daha iyiydi be!



    Kafamın arkasında epey bir ağrı var, kendime geldikçe ağrıyı daha fazla hissediyorum. Ağrının geçmesini beklerken neden burada olduğumu düşünmeye çalışıyorum. Hatırladığım kadarıyla kimseye bir şey yapmadım, en azından bu kadarını hak edecek! Elimde olmadan biraz ses çıkarmışım ki ayılmaya başladığımı anladıklarında içlerinden biri tam burnumun üstüne sağlam bir yumruk geçirdi. Burnumda buz gibi soğukluk hissediyorum, kan bir anda boşaldı. Galiba burnum kırıldı, gözlerime engel olamıyorum tekrar bayılacağım. Hiç acımaları yok bu insafsızların!

     

    Nefesim kesildi! Üzerime atılan buz gibi suyla mücadele etmeye çalışıyorum. Tanrım çok soğuk tüm vücudum donuyor! Gözlerimi açsam da bandın altından hafifçe gelen ışık dışında hiçbir şey göremiyordum. Evet, gözlerimi de bağlamışlar! Anlamsızca sudan korunmaya çalışarak bandın altından bunu yapana bakmaya çalışıyorum, boşuna. Bir süre sonra kahkaha atarak demir kapıyı olanca gücüyle çarptı. Titrememi durduramıyorum, üşüyorum. Odadaki rutubet kokusu midemi bulandırırken istemsizce vücudumu kasmaya başlıyorum.


    Ellerimi de arkadan bileklerimden düğümlemişler. Hareket etme olanağım oldukça kısıtlı. Soyundurmuşlar bir de daha ne kadar açık olabilirim! Çok utanıyorum, ayrıca bu halimi kimse görmemeli! Ellerimi hareket ettirmeye çalışıyorum, ah ellerimdeki ipi bir çözsem kurtulabilirim lakin olmuyor, filmlerde böyle olmuyordu! Yüzümdeki kan su sayesinde biraz aksa da silebilmeyi ve en çok üzerimi örtebilmeyi çok isterdim.


    Çevreden hiçbir ses duymuyorum, belki biri imdadıma gelir. Belki de bu kötü bir şaka! Olanca sesimle haykırdım: “Kimse yok mu, biri beni buradan çıkarsın, imdat!” Birkaç kere tekrarlama fırsatım oldu. Karşımda bir kapı açıldı ve birisi içeriye girdi. Sessiz adımlarla yanıma doğru geliyor. Sanırım kurtulacağım! Kulağıma doğru eğildi, ince ve güvenilir ses tonuyla “Merak etme bunların hepsi geçecek.” dedi. Sonra yanağımda demir bir bıçağın soğukluğunu hissettim. Bir kahkaha patlatıp soğuk demiri yanağımdan hızlıca geriye çekti. Yanağımdaki derin kesiği hissediyorum, adeta yanıyor.


    Bana bir şeyler anlatıyor. Bazen sesinin yükseldiğini bazen de iyice kısıldığını duyuyorum fakat acımdan dolayı odaklanamıyorum. Bu şartlar altında onu anlayamayacağımı tahmin ediyor olmalı. Her cümlesinin sonunda vücuduma derin olmayan ama acı veren bir kesik atıyor. Bedenimde her kesiğin ardından akan kanı hissediyorum. Yavaşça aşağıya doğru hareket ediyor, ısısını hissediyorum. Umarım anlatacağı çok fazla şey kalmamıştır.


    Konuşmaya çalışıyorum, çok zorlanıyorum zira kendimi toparlayamıyorum. Her gücümü toparlayıp bir şeyler söylemeye çalıştıkça soğuk metali vücudumda bir kez daha hissediyorum. Çok fazla kan var, midem bulanıyor. Kendimi daha fazla tutamayacağım gözlerim tekrar ağırlaşmaya başladı, sanırım başımın içinde deprem oluyor. Başım öne doğru düşerken dudaklarımdan bir kelime çıkabildi: “Neden?”

     

    Tekrardan üzerime atılan suyla uyandım. Dudaklarımdaki suyu püskürterek derince nefes alıyorum. Bu sefer su o kadar soğuk da değil. Sonra gelen kişinin odadan çıktığını duydum. Giderken ağzıma bir şeyler tıktı, artık konuşmaya da iznim yok. İğrenç kirli bir bez tadı var neyse ki yerini demirimsi kan tadı alıyor. Ağzımın içindeki kan tadı zamanla hoşuma gitmeye başladı. Kokusu burnuma geliyor. Tüm vücudumda da zonkluyor. Hiç mi vicdanınız yok, zaten hareket edemiyorum. Şimdi bir de haykıramayacağım. Bari ağzımı kapamasaydınız hem konuşmaya gücüm dahi yoktu.


    Her hareket etmeye, kurtulmaya çalıştıkça bir kez daha gelip acımasızca vurup gittiler. Arada bayılıp sonradan kendime geliyorum. Yavaş yavaş sanki bu duruma alışıyorum. Bazen insaflı davranıyorlar da üst üste aynı yere vurmuyorlar. Daha ne kadar sürecek bu, kıpırdamamı dahi istemiyorlar.



    Bir tek kulaklarımı kapamamışlar. Onu nasıl es geçtiniz! Hareket edemiyorum, konuşamıyorum, bağıramıyorum neredeyse düşünmeme bile izin vermiyorlar fakat her şeyi duymama izin veriyorlar. Teşekkür ederim! Kendi aralarında konuşuyorlar, tam anlayamasam da kendimi duymak için zorluyorum. Arada kahkahalarını duyuyorum. Herhalde benimle dalga geçiyorlardır. Onlara ne güzel eğlence oldum!


    Önce gözyaşlarımı tutmaya çalışıyorum, kendimi sıkıyorum ama başaramıyorum. Daha fazla dayanamayıp hıçkırarak ağlamaya başladım. Ne istiyorsunuz benden! Yetmez mi bu işkence rahat bırakın artık beni. Her çabamda daha fazla hırpaladınız. Tamam, istediğiniz buysa bırakıyorum artık! Kurtulmaya da çalışmıyorum, hareket etmeye de çalışmıyorum, sesimi duyurmak da istemiyorum hatta düşünmüyorum! Zaten bir şey gelmiyor elimden neden uğraşıyorum ki, çok yoruldum. Ne olacaksa olsun artık, canımı mı istiyorsunuz bitirin bu zulmü.


    Size bir zararım mı dokundu? Yetmez mi bu kadar işkence aldınız işte intikamınızı. Daha ne kadar eğleneceksiniz benimle. Bakın pes ettim. Vurmayın artık. Çok canım yanıyor. Her yerim kan oldu. İpler tüm vücudumu paramparça etti. Daha fazla dayanamıyorum, duyuyor musunuz beni?


    Kapı aralandı ve birkaç kişinin içeriye girdiğini duydum. İstemsizce tüm vücudumu gelecek darbelere karşı kastım. Bir daha vurmaya başladılar. Bu sefer daha uzun sürdü. Bir an hiç bitmeyecek sandım. En son sandalye kırıldı yana doğru kolumun üzerine düştüm. Kolumdan gelen ses ile yoğun acıyı tüm iliklerimde hissettim, kolum kırıldı.


    Düşmenin etkisiyle ağzımdaki bez düştü. “Lütfen bitirin artık, nasıl olacaksa ya bırakın ya da öldürün.” Can havliyle son sözlerimin bunlar oldu, en azından böyle hatırlıyorum. Boşlukta düştüğümü hissediyorum, boğazım düğümleniyor. Kafam soğuk zeminde, gözlerim yarı baygın, sıcak ve yoğun kan tenime temas ediyor. Birkaç ayak görüyorum etrafımda, hayal ve gerçeği ayıramıyorum. Sonra tekrardan bayılmışım.

     

    Hareketsizce kanımın içinde acıyla uyandım, tüm ipler çözülmüş ve gitmişler.


    • Düşünce
    • •
    • Deneme
    • •
    • Duygu
    69 görüntüleme0 yorum
    • Donat
      • 18 Mar 2019
      • 3 dakikada okunur

    Martı

    Güncelleme tarihi: 19 Mar 2019

    Kapıyı tüm gücümle çarparak kendimi dışarıya atıyorum. Kafamın içinde çok fazla düşünce var ve odaklanamıyorum. Tüm vücudum uyuştu, ellerim titriyor. Etrafa bakmaya çalışıyorum ama gözlerim netliğini kaybetmiş. Adım atmaya çalışıyorum, düşecek gibiyim kendimi toparlamam gerekiyor. Arabaya ulaşmaya çalışıyorum.


    Çok sinirliyim, hemen buradan defolup gitmem gerek, nereye olduğunun hiçbir önemi yok! Dişlerim kasılıyor, nefes alış verişimi kontrol edemiyorum. Kimseyi görmek istemiyorum, tüm hıncımı içime atmam gerek. Öfkemi yutuyorum, başım dönüyor.


    Arabaya kendimi atıyorum, anahtarı kontağa takıyorum ve kalan gücümle çeviriyorum. Ellerimi direksiyona koyuyorum, düşüncelerim çok bulanık. Nereye gideceğimi bilmiyorum, buradan uzaklaşmam gerek! Götür beni buradan, lütfen. Son ses müziği açtım, ne olduğu önemsiz.


    Yola çıktım, araba beni götürüyor, nereye bilmiyorum. Öfkem geçecek gibi değil. Gaza biraz daha yükleniyorum. Araç önce uyarı veriyor, hız limitini aştığımı söylüyor. Yavaşlayamam, buradan gitmek zorundayım.


    Beynimden geçenlerden korkuyorum. Şeytan diyor çevir şu direksiyonu yuvarlanıp gidelim! Etrafta çok fazla insan var, kimseye zarar vermek istemiyorum. Yanımdaki araçlar kornaya asıldı, ses kulaklarımdan yankılanıyor. Müziğin sesini biraz daha açıyorum hiçbir şey duymak istemiyorum.


    Araba titremeye başladı, bayağı hızlanmışım. Beni son kez uyarıyor, umurumda değil. İnsanlardan uzaklaştım, çevremde araç kalmadı. Şimdi hızlıca çevirsem direksiyonu? Araç artık kabullendi hızı, bana eşlik ediyor hatta o da bana katıldı!


    Biraz toparlanıp gazdan ayağımı kaldırıyorum ama araba yavaşlamıyor. Şimdi daha iyiyim, yavaşlasana! Kenarda durup bir sigara yakmak istiyorum ama izin vermiyor. Yolda hızlıca devam ediyor, tüm kontrol araçta, başta ben istedim ama dur artık istediğim kadar uzaklaştım.


    Uzaktan bir şey yaklaşıyor. Ne olduğunu anlamıyorum. Ben ona o da bana hızlıca yaklaşıyor. Aman Tanrım, cama bir kuş çarptı. Hemen durmalıyım, ne yaptın sen! Frene asılıp arabayı durduruyorum. Kuşun çarptığı yerde büyük bir çatlak oluşmuş. Bir martıya çarpmışım, kanı tüm cama yayılıyor. Lütfen ölmüş olmasın.


    Martı hareket etmeye çalışıyor, evet hala nefes alıyor. İlkin onu kurtarmak için hamle yapıyorum, can havliyle kendini savunmaya çalıyor. Sonra ellerimin arasına alıp yan koltuğa güzelce yatırıyorum. Dayan biraz, seni en yakın veterinere yetiştireceğim. Koltuğa atlayıp en yakın yeri bulmaya çalışıyorum. Camı açtım, bağırıyorum: “Bana yardım edin, ne yapacağıma dair en küçük bir fikrim yok!”


    Bir gözüm yan koltukta martının çırpınışını izliyor, diğeri yolda umutsuzca yardım edecek bir yer arıyor. Acı çekiyor görüyorum, çok içten bir inlemesi var, beni suçluyor! Gözlerindeki öfkeyi görebiliyorum, çok çaresiz. Benim de elimden hiçbir şey gelmiyor. Dayan biraz daha, bana güven, seni kurtarmama izin ver. Kendimden nefret ediyorum.


    Aptal kuş, senin bu kadar alçakta ne işin var. Yolunu mu bilmiyorsun, nereye uçacağına neden dikkat etmiyorsun! Senin suçun, sen çıktın karşıma. Of, arabanın suçu bunlar, ben durdurmaya çalıştım. Yemin ederim köşede durup bir sigara içecektim. Frene neden asılmadım ki? Ben sebep oldum, kendimden nefret ediyorum.



    Etrafta neden kimse yok! Biraz daha dayan lütfen. Benim suçum, kabul ediyorum ama seni kurtaracağım. Tekrar eskisi gibi uçacaksın, görmediğin yer kalmayacak. Gökyüzünde kanatlarını açıp süzüleceksin, seni gören herkes kıskanacak. İyileşecek, iyi olacaksın. Bense kendimden nefret edeceğim.


    Hala oradasın değil mi? Çok güçlüsün, başarabilirsin. Lütfen bana öyle bakma, dayanamıyorum, ben kötü birisi değilim. Şimdiye kadar karıncaya bile zarar vermedim. Neden sana yalan söyleyeyim, inan bana! Bir şey söyle yalvarırım yoksa kendimden nefret edeceğim.


    Bir tabela gördüm, evet çok yaklaşmışız. Hey, geldik çok az kaldı. Gözlerim pes etti, hüngür hüngür ağlıyorum. Yolu göremiyorum artık, yüreğimde derin bir acı var, tarif edemiyorum. Canım çok yanıyor, vücudumun titremesini kontrol edemiyorum, kalbimin çarpıntısı geçmiyor. Neye sebep oldum ben böyle, tekrar kanatlarını açamazsan kendimi affedemem!


    Kafamı çevirip martıya bakıyorum. Pes etmek üzere, yalvarırım geldik sayılır, çok az kaldı. Gaza yükleniyorum, hemen şurada olmalı. Artık hareket etmiyor, kulaklarıma inceden sesi geliyor. Ne söylemek istiyorsun? Her şey çok güzel olacak sadece birazcık daha dayanmalısın. Merak etme seni teslim edip hemen kaçacağım, bir daha beni görmeyeceksin. Yalvarırım güven bana, ben sana zarar verecek hiçbir şey yapmadım, bilerek ve isteyerek. Sana bir şey olursa kendimi affedemem!


    Her şey düzelecek inan bana, çok özür dilerim.

    • Düşünce
    • •
    • Deneme
    • •
    • Duygu
    164 görüntüleme5 yorum
    • Donat
      • 16 Mar 2019
      • 3 dakikada okunur

    Uçurum

    Güncelleme tarihi: 21 Ağu 2019

    Ellerimle sımsıkı tutunuyorum. Çok korkuyorum, ne kadar süre dayanabilirim bilmiyorum. Rüzgar sessizce esiyor, üstüm de ince kalmış. Şuan hayatım resmen ellerimin ne kadar dayanabileceğine bağlı. Ellerimin kaymaması gerekiyor, parmaklarım şimdiden zorlanmaya başladı. Avucumda zeminin tüm ayrıntılarını hissedebiliyorum. Ne kadar sert bir zemin olduğunu anlamaya çalışıyorum, hafiften kumlu gibi sağlam olmasını ümit ediyorum. Yeteri kadar sağlam değil sanırım, topraktan bir zemin. Parçalara ayrılırsa biterim.


    Ben buraya nasıl geldim, hiçbir şey hatırlamıyorum. Gözlerimi açtım ve uçurumun kenarında iki elimle sımsıkı bir toprak parçasına tutunuyordum. Bütün bedenim boşlukta rüzgarlı gündeki ağacın dalları gibi sallanıyor. Çok fazla hareket edemiyorum, ellerim her an kayabilir. Ben hareket ettikçe alt tarafımdan bir demir şıngırtısı geliyor. Ayaklarımda zincir var, neden? Çok sıkı olmasa da iki bacağım birbirine bağlanmış. Zincirin ucu ayaklarımın altından sallanıyor.


    Etrafı görmek için yavaşça kafamı çeviriyorum. Olamaz, gerçekten de yamacın kenarındayım. Etrafta hiçbir şey yok, olabildiğince geniş bir yerdeyim. Uzaklarda tepeler var ve ben en yükseğinde asılı kalmışım. Aşağıya bakıyorum, yüksekten başım dönüyor. Çok yüksekteyim hem de çok fazla. Neredeyse zemini göremiyorum. Aşağıda geniş bir arazi var sanırım biraz yeşillikler var. Bir nehir geçiyor başını ve sonunu göremiyorum. Neredeyse tam altımda sayılır. Yukarıda olabildiğince mavilik var, bulutlar bile kalmamış, güneşi göremiyorum. Gün yeni doğmuş olabilir, saatten emin olamıyorum.


    Kendimi yukarıya doğru çekmeye çalışıyorum ama gücüm yetmiyor. Toprağa da çok fazla güvenemiyorum. Parçalanırsa metrelerce yükseklikten çakılırım. Maalesef güvenmek zorundayım. Ellerimle zemine bastırıp vücudumu çekmeye çalışıyorum. Hayır, ne kendimi çekmeye gücüm yetiyor, ne de zemin bana güven veriyor. Ellerimi daha fazla yormamalıyım, boş yere enerjimi harcıyorum.


    Birisi mi getirip beni buraya attı ben mi kendimi yamacın kenarına attım? Neler olduğunu anımsayamıyorum. Zinciri kendime bağlamış olabilir miyim, bağlanma şekline göre bu mümkün ama neden böyle bir şey yapayım? Vücudumda herhangi bir ağrı, yara var mı hissetmeye çalışıyorum, yok en azından birisi bana zarar vermemiş. En son ne yapıyordum ben beynimi zorlayıp hatırlamaya çalışıyorum. Evden çıkışımı hatırlıyorum sadece, gerisi yok. Kaybolup giden bir görüntü bile yok.


    Buradan nasıl kurtulabilirim? Bu ıssız yere bir insan evladı gelir mi bilmiyorum, ben olsam gelmezdim sanırım. Tek umudum birinin gelip beni kurtarması. Gücüm kendimi yukarı çekmeye yetmiyor. Ayaklarımla toprağa hamle yapıp yukarıya kendimi atamam. Bana en yakın yere bile ayaklarımı uzatamıyorum. Ayrıca hareket ettikçe daha fazla yoruluyorum.


    Etrafta rüzgarın uğultusu dışında hiçbir ses yok. Düşüncelerimle yarın ucunda yalnızım. Ben neden bu durumdayım, bunu hak edecek bir şey mi yaptım? Elbette herkes kadar benim de hatam vardır ama daha fazlası bence yoktur. Ayrıca yanlış bir şey yaptım diye bu duruma düşmek zorunda mıyım? Sanki karşımdakilerin hiç hatası yok. Düşünüyorum, bazı şeyler yaşanmasaydı ben o yanlışları da yapmazdım. Domino etkisi değil mi bu? Aslında çoğu hatama onlar sebep oldu, izin verdiler hatta zorunda kaldım. Of, neler geçiyor benim aklımdan! Buradan kurtulabilirsem yaptığım tüm hataları telafi edeceğim, yemin ediyorum. Kurtarın beni.


    Bir ses duyuyorum, birisi beni kurtarmaya geldi! Hayır, bir gölge düştü önüme, görüş hizamda olmasa da büyükçe bir kuş olduğunu anladım, umarım bana zarar vermez. Kuşa sesleniyorum: “Hey, bana yardım getirsene! Bu uçurumun kenarında ne yapacağımı bilmiyorum, beni anlayabilir misin?” Aptal bir kuşla konuşuyorum resmen hatta bir süredir kendi kendime konuştuğumu şimdi fark ettim. Kuştan yardım isteyecek kadar çaresizim ve çok yoruldum. Kuş çevremde uçmaya başladı aman bana zarar vermesin. Hep bu uçurumun suçu bunlar!


    Ellerim çok yoruldu, kayıyorum. Olamaz, ellerim pes etmeye başladı, bunu bana yapamazsınız! Dayanmaya çalıyorum ama olmuyor. Sol elim iyice tükendi ve hızla kayıyor ve gitti. Çok korkuyorum. Artık tek elimle sıkıca tutunuyorum. Tekrardan elimi atsam da olmuyor, pes etti.


    Zincir ayaklarımdan kayıp düştü. Düşüşünü izliyorum. Nehre mi düşecek yoksa toprağa mı çakılacak? Nehre düşersem belki bir şansım olur. O kadar yüksekteyim ki takip etmekte zorlanıyorum, uzaklarda da olsa gördüm toprağa düştü. Hiç şansım yok. Neden kendimi bu durama sokayım ki? Bunu ben kendime yapmadım, beni buraya attılar!


    Toprağa parmaklarımı sapladım, başka çarem yok. Toprağın parçalanma ihtimali olsa da tek yapabileceğim şey bu! Hissediyorum toprak kurumuş, kumları rüzgarla birlikte elimin arasında savruluyor. Toprak parçalanırsa tutunacak yerim kalmaz ve düşer ölürüm. Toprağa zarar vermeyeyim desem bu sefer de elim kayar ve düşer ölürüm.


    İçimde korkuyla karışık bir heyecan var. Sanırım umudumdan kaynaklanıyor. Şu halime bakıyorum ve ne haldeyim! İçinde bulunduğum bu duruma rağmen hala kurtulmayı ümit ediyorum. Yar, hepsi senin yüzünden! Kimse gelmeyecek artık bunu anlamam gerek. Derin nefes alıp veriyorum, aşağıya bir kez daha bakıyorum. Ne zamandır buradayım ben?


    Elimle sımsıkı tutunuyorum. Çok korkuyorum daha fazla dayanamayacağım. Artık kabullenmeye başladım, buradan düşeceğim. Ölüme yenik mi düşsem, dayanabildiğim yere kadar dirensem mi, kendi isteğimle mi bıraksam elimi? Hangisi daha kötü olur bilemiyorum, her durumda öleceğim! Bir ihtimal nehir beni kurtarabilir ama güvenmiyorum artık, kabul ettim. En azından cesedimi birisi bulur mu, hayvanlara yem olmak istemiyorum. Ölmek nasıl bir şey acaba, şu an olduğundan daha fazla canım yanar mı?


    Elim hızla kayıyor, lütfen birisi yardım etsin.

    • Düşünce
    • •
    • Deneme
    • •
    • Duygu
    179 görüntüleme0 yorum
    • mfdonat
    • mfdonat
    • Beyaz Facebook Simge
    • Beyaz Google+ Simge

    donattan.com