Bu site
.com
site kurucusuyla tasarlanmıştır. Kendi sitenizi bugün kurun.
Hemen Başla
  • BLOG

  • HAKKIMDA

  • İLETİŞİM

  • More

    Use tab to navigate through the menu items.
    thumbnail_Adsız-Resim.png

    Donat'tan

    İçimden geçenler, kendime yazılar

    • mfdonat
    • mfdonat
    • Beyaz Facebook Simge
    Başlamadan önce buraya göz atabilirsiniz
    • Donat
      • 16 Mar 2019
      • 3 dakikada okunur

    Uçurum

    Güncelleme tarihi: 21 Ağu 2019

    Ellerimle sımsıkı tutunuyorum. Çok korkuyorum, ne kadar süre dayanabilirim bilmiyorum. Rüzgar sessizce esiyor, üstüm de ince kalmış. Şuan hayatım resmen ellerimin ne kadar dayanabileceğine bağlı. Ellerimin kaymaması gerekiyor, parmaklarım şimdiden zorlanmaya başladı. Avucumda zeminin tüm ayrıntılarını hissedebiliyorum. Ne kadar sert bir zemin olduğunu anlamaya çalışıyorum, hafiften kumlu gibi sağlam olmasını ümit ediyorum. Yeteri kadar sağlam değil sanırım, topraktan bir zemin. Parçalara ayrılırsa biterim.


    Ben buraya nasıl geldim, hiçbir şey hatırlamıyorum. Gözlerimi açtım ve uçurumun kenarında iki elimle sımsıkı bir toprak parçasına tutunuyordum. Bütün bedenim boşlukta rüzgarlı gündeki ağacın dalları gibi sallanıyor. Çok fazla hareket edemiyorum, ellerim her an kayabilir. Ben hareket ettikçe alt tarafımdan bir demir şıngırtısı geliyor. Ayaklarımda zincir var, neden? Çok sıkı olmasa da iki bacağım birbirine bağlanmış. Zincirin ucu ayaklarımın altından sallanıyor.


    Etrafı görmek için yavaşça kafamı çeviriyorum. Olamaz, gerçekten de yamacın kenarındayım. Etrafta hiçbir şey yok, olabildiğince geniş bir yerdeyim. Uzaklarda tepeler var ve ben en yükseğinde asılı kalmışım. Aşağıya bakıyorum, yüksekten başım dönüyor. Çok yüksekteyim hem de çok fazla. Neredeyse zemini göremiyorum. Aşağıda geniş bir arazi var sanırım biraz yeşillikler var. Bir nehir geçiyor başını ve sonunu göremiyorum. Neredeyse tam altımda sayılır. Yukarıda olabildiğince mavilik var, bulutlar bile kalmamış, güneşi göremiyorum. Gün yeni doğmuş olabilir, saatten emin olamıyorum.


    Kendimi yukarıya doğru çekmeye çalışıyorum ama gücüm yetmiyor. Toprağa da çok fazla güvenemiyorum. Parçalanırsa metrelerce yükseklikten çakılırım. Maalesef güvenmek zorundayım. Ellerimle zemine bastırıp vücudumu çekmeye çalışıyorum. Hayır, ne kendimi çekmeye gücüm yetiyor, ne de zemin bana güven veriyor. Ellerimi daha fazla yormamalıyım, boş yere enerjimi harcıyorum.


    Birisi mi getirip beni buraya attı ben mi kendimi yamacın kenarına attım? Neler olduğunu anımsayamıyorum. Zinciri kendime bağlamış olabilir miyim, bağlanma şekline göre bu mümkün ama neden böyle bir şey yapayım? Vücudumda herhangi bir ağrı, yara var mı hissetmeye çalışıyorum, yok en azından birisi bana zarar vermemiş. En son ne yapıyordum ben beynimi zorlayıp hatırlamaya çalışıyorum. Evden çıkışımı hatırlıyorum sadece, gerisi yok. Kaybolup giden bir görüntü bile yok.


    Buradan nasıl kurtulabilirim? Bu ıssız yere bir insan evladı gelir mi bilmiyorum, ben olsam gelmezdim sanırım. Tek umudum birinin gelip beni kurtarması. Gücüm kendimi yukarı çekmeye yetmiyor. Ayaklarımla toprağa hamle yapıp yukarıya kendimi atamam. Bana en yakın yere bile ayaklarımı uzatamıyorum. Ayrıca hareket ettikçe daha fazla yoruluyorum.


    Etrafta rüzgarın uğultusu dışında hiçbir ses yok. Düşüncelerimle yarın ucunda yalnızım. Ben neden bu durumdayım, bunu hak edecek bir şey mi yaptım? Elbette herkes kadar benim de hatam vardır ama daha fazlası bence yoktur. Ayrıca yanlış bir şey yaptım diye bu duruma düşmek zorunda mıyım? Sanki karşımdakilerin hiç hatası yok. Düşünüyorum, bazı şeyler yaşanmasaydı ben o yanlışları da yapmazdım. Domino etkisi değil mi bu? Aslında çoğu hatama onlar sebep oldu, izin verdiler hatta zorunda kaldım. Of, neler geçiyor benim aklımdan! Buradan kurtulabilirsem yaptığım tüm hataları telafi edeceğim, yemin ediyorum. Kurtarın beni.


    Bir ses duyuyorum, birisi beni kurtarmaya geldi! Hayır, bir gölge düştü önüme, görüş hizamda olmasa da büyükçe bir kuş olduğunu anladım, umarım bana zarar vermez. Kuşa sesleniyorum: “Hey, bana yardım getirsene! Bu uçurumun kenarında ne yapacağımı bilmiyorum, beni anlayabilir misin?” Aptal bir kuşla konuşuyorum resmen hatta bir süredir kendi kendime konuştuğumu şimdi fark ettim. Kuştan yardım isteyecek kadar çaresizim ve çok yoruldum. Kuş çevremde uçmaya başladı aman bana zarar vermesin. Hep bu uçurumun suçu bunlar!


    Ellerim çok yoruldu, kayıyorum. Olamaz, ellerim pes etmeye başladı, bunu bana yapamazsınız! Dayanmaya çalıyorum ama olmuyor. Sol elim iyice tükendi ve hızla kayıyor ve gitti. Çok korkuyorum. Artık tek elimle sıkıca tutunuyorum. Tekrardan elimi atsam da olmuyor, pes etti.


    Zincir ayaklarımdan kayıp düştü. Düşüşünü izliyorum. Nehre mi düşecek yoksa toprağa mı çakılacak? Nehre düşersem belki bir şansım olur. O kadar yüksekteyim ki takip etmekte zorlanıyorum, uzaklarda da olsa gördüm toprağa düştü. Hiç şansım yok. Neden kendimi bu durama sokayım ki? Bunu ben kendime yapmadım, beni buraya attılar!


    Toprağa parmaklarımı sapladım, başka çarem yok. Toprağın parçalanma ihtimali olsa da tek yapabileceğim şey bu! Hissediyorum toprak kurumuş, kumları rüzgarla birlikte elimin arasında savruluyor. Toprak parçalanırsa tutunacak yerim kalmaz ve düşer ölürüm. Toprağa zarar vermeyeyim desem bu sefer de elim kayar ve düşer ölürüm.


    İçimde korkuyla karışık bir heyecan var. Sanırım umudumdan kaynaklanıyor. Şu halime bakıyorum ve ne haldeyim! İçinde bulunduğum bu duruma rağmen hala kurtulmayı ümit ediyorum. Yar, hepsi senin yüzünden! Kimse gelmeyecek artık bunu anlamam gerek. Derin nefes alıp veriyorum, aşağıya bir kez daha bakıyorum. Ne zamandır buradayım ben?


    Elimle sımsıkı tutunuyorum. Çok korkuyorum daha fazla dayanamayacağım. Artık kabullenmeye başladım, buradan düşeceğim. Ölüme yenik mi düşsem, dayanabildiğim yere kadar dirensem mi, kendi isteğimle mi bıraksam elimi? Hangisi daha kötü olur bilemiyorum, her durumda öleceğim! Bir ihtimal nehir beni kurtarabilir ama güvenmiyorum artık, kabul ettim. En azından cesedimi birisi bulur mu, hayvanlara yem olmak istemiyorum. Ölmek nasıl bir şey acaba, şu an olduğundan daha fazla canım yanar mı?


    Elim hızla kayıyor, lütfen birisi yardım etsin.

    • Düşünce
    • •
    • Deneme
    • •
    • Duygu
    179 görüntüleme0 yorum
    • Donat
      • 16 Mar 2019
      • 3 dakikada okunur

    Gökkuşağı

    Bir anda yağmur başladı, havanın renginden anlamam gerekiyordu. Sabah yola çıkarken hafiften rüzgar fısıldamıştı, uzaklardan güneş göz kırpmıştı. Aslında çıkmadan önce yağmur yağar mı diye de düşünmedim değil. Ama şemsiyeyi yanıma alsaydım adım gibi biliyorum yağmur yağmazdı.


    Hazırlanırken ne giyeceğime karar verememiştim. Gün daha doğmamıştı, ne giysem yanılacaktım bu nedenle ilk önüme geleni sırtıma geçirmiş, hızlıca hazırlanıp kendimi sokağa atmıştım. Güneş bir süre yüzünü saklamıştı, yürürken yukarıya doğru bakmıştım. Henüz hava aydınlanmaya yeni başlamıştı, orada olduğunu biliyorum bulutları kendine siper edecek misin, yoksa yeryüzüne yavaştan sıcağını yollayacak mısın?


    Öğlen saatleriydi sanırım, güneş bir anda en tepede tahtına oturdu. Ama bulutlarla arası bozuk gibiydi, sürekli onu engelliyorlardı. Gökyüzünden fırsat buldukça bana göz kırpıyordu. Sigaramın dumanını üfledikten sonra arkadaşlarımla konuştum. Yağmur kesin yağacak dediler, kaçamazsın bundan keşke önlemini alsaydın. Ne olacak sanki dedim, yağan yağmurun ardından ıslak da olsa gökkuşağını izlerim.


    Aralarındaki kavgadan bulutlar galip çıkmış olacak, bu nasıl bir yağmur. Hiçbir yere kaçamıyorum, altına saklanacağım bir yer de bulamadım. Koşar adımlarla eve doğru ilerlemeye çalışıyorum. Bulutların arkasından güneşin gülüşünü duyuyorum. Biliyorum yağmura sen izin verdin.


    Kendimi eve zor attım. O kadar ıslanmışım ki titremeye başladım. Ama üşümüyorum, dışarıda ılık bir rüzgar vardı. Yağmur suyu tüm vücudumu ıslatsa da, sanırım insaflı davranmış. Yüzümdeki tatlı tebessüm ile odama geçip üstümü değiştirdim.


    Çok yorgunum, günlerdir kafamdaki ses tekrar çalmaya başladı. Bu ses gerçek mi yoksa kafamda mı çalıyor anlamıyorum. Üstümü değiştirip kendimi yatağa attım. Biraz dinlenirsem rahatlayacak gibiyim, ses yavaşça azalır ve uyurum.


    Yüksek sesle tekrardan uyandım. Aman Allahım! Bu ses durmayacak mı? Kafamı yatağın öbür ucundan diğer tarafa sürükleyip yastığın altına koydum. Susması için yalvarıyorum! Sesin nereden geldiğinin de farkında değilim. Sadece çok fazla olduğunun farkındayım, kurtulamıyorum.


    Hayır, susmayacak. Biz kapının zilini mi değiştirdik, bu ses kapı zili olmamalı. Yataktan kendimi atmam gerekiyor yoksa kafayı yiyeceğim. Bu ses nereden geliyorsa susturmalıyım, sonra kaldığım yerden uykuma devam edebilirim.


    Bu ses bana izin vermeyecek, kendimi yataktan dışarı attım, sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyorum. Uykulu gözlerle şapşalca etrafa bakıyorum, ses her yerde! Alarmım değil telefonumu kapatmıştım. Dışarıdan geliyor sanırım, pencereyi aralayıp kafamı dışarıya uzattım. Yağmur devam ediyor, dışarıda yağmurun sesinden başka bir ses gelmiyor. Yağmur damlaları tenteye yavaşça vuruyor, kafamdaki ses bu değil.


    Bütün bu sesler kafamın içinde mi? Yoksa rüyada mıyım hala? Sanırım rüyadayım ve rüyadaysam hemen uyanmam gerekiyor. Uyandığım zaman bu seslerden kurtulabilirim. Hayır, rüyada değilim kendimi kandırmamalıyım, sanırım deliriyorum.


    En iyisi kapıya gideyim, belki de gerçekten ses kapıdan geliyordur. Kapıyı araladım, dışarıya doğru bakıyorum. Hiçbir şey yok, ama ses azaldı. Yukarıda güneş tekrardan tahtına oturmuş, uzaktan bana gülümsüyor. Ses gittikçe azalmaya başladı. Yağmur hafiften devam ediyor.


    Kendimi yalın ayak, pijamalarımla dışarıya attım, neden böyle bir şey yaptığımı bilmiyorum. Ağacın altında durup durumu anlamlandırmaya çalışıyorum. Ses gitmedi, yağmur durmadı ama güneşin sıcaklığını hissedebiliyorum. Gören herkes bana ne kadar da deliymişim gözüyle baksa da umurumda değil. En azından biraz daha rahatladım.


    Ağacın altında beklerken etrafı izliyorum. Aptal gülümseme yüzüme oturdu. Şuanda hiçbir şey beni ilgilendirmiyor. Karşımızdaki amca beni hastalanacaksın diye uyarıyor. Komşumuz yine söylenmeye başladı, kapı sesinden rahatsız oldu sanırım. Kediler çöp tenekesini karıştırıyor, köpek arkada usulca kendine bırakılan yemeği yiyor, bense etrafa bakıyorum, gülümseyerek.


    Yağmurdan artık hiç rahatsız değilim, bana çok yumuşak davranıyor. Ağacın dallarının arasından su taneleri yüzüme düşüyor. Rüzgarın hoş sesini dinliyorum, bana karşı ılık bir dokunuşu var. Kafamın içindeki ses artık beni rahatsız etmiyor. İlerideki, çok ilerideki gökkuşağını izliyorum, ne kadar da güzel renkleri var. Güneş kendini gösteriyor. Yağmur ve güneşin eşsiz dansından oluşan bu gösteri beni sarhoş etti sanırım.


    Kapı kapanmadan içeriye tekrardan adım attım. Kapının arkasından dönüp tekrar bakıyorum, ne kadar göz kamaştırıcı, gözümü alamıyorum. Saatlerce izleyebilirim, kapıyı kapatamıyorum. Renklerin parıltısı beni benden alıyor. Capcanlı, sanki bana bir şeyler söylemeye çalışıyor. Bana Hera’dan haber mi getirdin? Uzun zamandır bunu bekliyormuşum. Gökkuşağı göz yanılsaması mıydı yoksa? Neyse ne, lütfen kaybolma. Bana ne olduğunu bilmiyorum ama bu görüntüyü hafızamın her yerine işlemeliyim. Daha önce böylesini görmemiştim, bir daha böyle bir manzara görebilir miyim?


    İçeri gelir misin, dışarıda üşüyeceksin.

    • Düşünce
    • •
    • Deneme
    • •
    • Duygu
    56 görüntüleme0 yorum
    • Donat
      • 16 Mar 2019
      • 3 dakikada okunur

    Üşüyorum

    Güncelleme tarihi: 19 Mar 2019

    Üşüyorum, pencereden, perdenin arasından geçip içeri giren rüzgarın sesiyle uyandım. Pencere tam açık değildi, bu kadar ses normal olamaz. Odanın kapısını açık unutmamışım rüzgar nereye gidiyor? Rüzgar beni yaklaşan soğuk için uyarmaya mı çalışıyorsun? Yorganı tamamen örtmüştüm bu üşüme de nereden geldi şimdi? Yorganı iyice üstüme çektim ve yastığıma sıkıca sarıldım. Bu kadar üşümem normal olamaz, sanırım hasta oluyorum. Zamanın biraz geçmesini beklersem geçer mi?


    Üşüyorum, hava bu kadar soğuk olamaz. Daha dün günlük güneşlikti. Tişörtümle geziniyordum, güneş iliklerime kadar işliyordu. Terlemekten sıkılmıştım ama soğuk olsun da istememiştim. Ne zamandan beri uyuyorum ben? Havanın bu kadar soğuk olması için aylarca uyumuş olmam gerekiyor, bu mümkün olamaz. Havaların ısınmasını bu kadar beklemiştim, daha keyfini çıkaramadan kış gelmiş olamaz. Onca hazırlık yaptım, her gün yeni bir tişört giyecektim, kazaklardan sıkıldım. Rüyada mıyım?


    Üşüyorum, artık daha fazla dayanamayacağım, pencereden baktım güneş gitmiş. Havada bir kırgınlık var, bulutlar her yeri istila etmiş. Yağmur yağacak sanırım, güneşe mi aldandım ben? Yoksa gözümden bir şey mi kaçtı, bu gelecek soğuk için sanırım uyarmışlardı ama ben dikkat etmedim. Bu sıcak havalarda hava bir anda neden soğusun ki?


    Üşüyorum, kalkıp üstüme bir şeyler giyinmeliyim. Kalın kıyafetleri nereye kaldırmıştım ben? Onları bulmak için biraz uğraşmam gerekecek. Güneşi görünce hemen dibe köşeye atmışım. Bir şeyler buldum, hemen giyiniyorum. Bir sigara yakayım, ne olduğunu anlarım. Ama hala üşüyorum, yeterli değil bu kıyafetler, daha kalın bir şeyler giyinmeliyim. Bunlar işe yarar mı?


    Üşüyorum, peteklere sarılasım var ama bu havada sıcak olduğunu zannetmiyorum. Hala ne olduğunu anlamadım. Evde de kimse yok, en iyisi dışarı çıkıp durumu anlamam. Belki evle ilgilidir, klimayı mı açık unuttum ben? Pencereyi kapatıyorum, geldiğimde üşümek istemiyorum. Dışarısı da çok soğuk mudur, hazırlıklı olmalı mıyım?


    Üşüyorum, hava en az içerisi kadar soğuk. Sanırım insanlar benim kadar dayanıksız değil. Bu sokakta hiç bu kadar insan görmemiştim, herkes nereye gidiyor, ben uyurken neleri kaçırdım? Herkes gibi ilerlemeye başladım, insanların arasında kayboluyorum. Ama kimse benim gibi üşümüyor, hatta hiç üşümüyor. Bana bakıp gülümsüyorlar ya hasta olduğumu düşünüyorlar ya da deli. İçinizden biri bana ne olduğunu anlatabilir mi?


    Üşüyorum, siz neden üşümüyorsunuz? Soğuğun bir tek benimle mi derdi var, ya da kimse soğuğa aldırmıyor. Arabalar hızlıca geçiyor yanımdan, insanlar hızlıca bir yere yetişiyor gibi. Kafamı kaldırıp yukarı bakıyorum, ağaçların tüm yaprakları dökülmüş. Görüntü ürpertti beni, rüzgar dalların arasından geçerken sessizce fısıldıyor. Bana bir şeyler anlatmaya mı çalışıyorsun?


    Üşüyorum, vücudum neredeyse donacak. Evde kalsaydım bu kadar üşür müydüm bilemiyorum. Gürültüden rahatsız olmaya başladım, Bu kalabalıktan sıyrılmalıyım. Evet, buldum köşede bir sokak var, biraz yokuş var ama olsun, burada kimse yok gibi. Azcık yokuş bile nefesimi kesti. Şu kaldırıma oturup dinleneyim. Bir sigara daha yaktım, en başından düşünmeliyim. Buraya daha önce de oturmuştum hatırlıyorum. Ama o zaman hava sıcaktı, çok fazla geçmedi üstünden bir anda nasıl bu kadar soğuk olabilir? Ben neyi kaçırıyorum?


    Üşüyorum, düşüncelerimi toparlayamıyorum. Kalkıp yürümeye devam etmek gerek yoksa burada donup kalacağım. Hangi aydayız anımsayamıyorum. Bu yokuş hiç bu kadar uzamamıştı, sonunda tekrar yola geri geldim. Herkes nereye gitti?


    Üşüyorum, burada sadece sertçe esen rüzgar kalmış. İnsanlar nereye gitti? Yürümeye devam edersem neler olduğunu bulduğum ilk kişiye soracağım. Biri bana neler olduğunu anlatmalı, bu gidişle düşüncelerim de donacak. Kimse yok, bana neler olduğunu anlatacak kimse kalmamış. Bağırsam biri sesimi duyar mı?


    Üşüyorum, güneşten hiç eser yok, sadece soğuk rüzgar ve ben varız. Ellerimi açıp, güneşin olması gereken yere doğru haykırıyorum: “Bir anda nereye gittin, neler olduğunu bana anlatacak mısın?” Daha havaların soğumasına çok vardı, hiç hazırlıklı değilim. Daha sıcağa bile doğru düzgün alışamamıştım. Kışın zaten çok üşüyordum, bu kadar süre yazı beklemiştim. Bunca süre uyumuş olamam, o kadar zaman geçmedi ki. Yoksa güneşe mi aldandım ben, hava hep mi soğuktu?


    Üşüyorum, dayanamıyorum artık. Kimse sesimi duymuyor, neler olduğunu anlamıyorum. Sanırım hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. En azından neler olduğunu öğrenmeyi hak ediyordum. Ellerimi hissetmiyorum sanırım, ayaklarımın nereye gittiğini bilmiyor. Her şeyin başladığı yere gitmeliyim. Oraya ulaşana kadar bu soğuğa dayanabilecek miyim? Hayır, gidemiyorum daha fazla, çöktüm olduğum yere, ileriye doğru bakmaya çalışıyorum. Gözlerim yaşardı, bu rüzgar çok fazla. Sanırım bir şey var orada, evet evet yukarıda. Bir ışık mı görüyorum yoksa birisi mi yaklaşıyor bana, güneş mi açıyor?


    Çok üşüyorum, elimi tutar mısın?

    • Düşünce
    • •
    • Deneme
    • •
    • Duygu
    172 görüntüleme1 yorum
    5678
    9
    • mfdonat
    • mfdonat
    • Beyaz Facebook Simge
    • Beyaz Google+ Simge

    donattan.com