Donat
Anlatamadım
Gözlerimi açtığım an, karanlığın içinde yapayalnız olduğumu fark ettim. Rüyadan gerçekliğe geçtiğim kısacık saniyelerde, gördüğüm hatıranın gerçek olma ihtimalini düşündüm. Epey süre geçmesine rağmen ilk günkü korku ve endişe hala içimde geziniyor. Gerçek olmasını kalbimdeki tüm dileklerden daha fazla istediğimi belirtmek isterim. Sahi o günden beri kaç gün geçti? İlk günkü gibi zorlanıyorum. Hatırladığım gibi içerimde bastıramadığım heyecan tüm bedenimi kaplıyor. Rüya olduğunu kabul etmekte artık çok zorlanmıyorum, sadece kısa bir süre. Kendimi toparladığım gibi acı bir gülümseme suratıma oturuyor sonrasında uyku tutmadığından sıcacık yatağıma veda ediyorum.
Karşına geçtiğim gibi neler neler anlatasım var biliyor musun? Gerekli olsun veya olmasın yaşadığım günün tüm ayrıntılarını anlatmak istiyorum. Anlatırken heyecanlanmak kah üzülmek kah sinirlenmek istiyorum. Yaşamak istiyorum anlatırken, seni de anımın içine adeta yerleştirmek istiyorum. Biliyorum zaten çok fazla takmazsın. Belki bana bir gülümsemeyle eşlik edersin. Hatta kaşlarımı çattığımda, bunları kafama bu kadar takmamam gerektiğini söylersin. Kendi cümlelerimde anlamlandıramadığım noktalara odaklanır beni aydınlatırsın; en azından ben böyle düşünüyorum, yapmasan da ben böyle hayal etmek istiyorum.
Yeni işimi, yeni dostlarımı, yeni aşklarımı anlatmak istiyorum. Kimi zaman sevinir, kimi zaman eleştirirdin. Herhalde dostlarımı iyi seçmemi, aşklarımın da beni üzmemesini isterdin. Sabahlara kadar konuşup dururduk, en ince ayrıntılarına kadar… Yeni hayatımı, düzenimi anlatmak istiyorum. Farkındayım, pek de bir düzenimin olmadığını; artık toparlanmam gerektiğini söyleyip durursun. Merak etme alışmaya çalışıyorum yakında sen de onay vereceksin. Yeni muhitimi, yeni evimi, yeni odamı anlatmak istiyorum. Emlakçının bize rutubetli berbat bir evi çocukmuşuz gibi nasıl iteklemeye çalıştığını görmen gerekiyordu. Kapı açıldığı gibi kokudan farkına varırdın. Odama basit bir eşya almak için saatlerce neredeyse aynı ürünler arasında ikilemde kaldığımı bilirsin. Ne heveslerle aldığım ürünler, kutudan çıktığı gibi kenarda bekliyor. Bir yandan çok hevesliyim, hemencecik yerleştirmek istiyorum; bir yandan da keyifsizim, kalsın orada olduğu gibi zaten bir işe yaramayacak. Herhalde sen hemencecik en güzel yerlere eşyaları yerleştirirdin. Bilemiyorum bana öyle de geliyor olabilir. Sen de başta benim gibi heveslenip sonrasında da vazgeçebilirsin. Tam karar veremiyorum.
Biraz değiştim ben, biliyor musun? O kadar zaman geçti ki ben bile çoğu zaman farkında değilim. Hatırlarsın herkesi kafama takıp büyütüp dururdum. Şimdi çoğu kişiye ve olaya aldırmıyorum bile. O geriye kalan az kişi, çok daha fazla kırabiliyor ama beni. Bazı konulardaki haksızlığımın farkına daha çabuk varabiliyorum. Kahveyi şekersiz içiyorum mesela, eskiden ne de acı geliyordu! Merak etme, beni ben yapan özelliklerim olduğu gibi duruyor. Hala bazı konularda çok düşünüyorum ve hala çok özlüyorum. Tekrar tekrar hatıraları yaşayıp tüm suçları yine kendimde toparlayıveriyorum. Acı gülümsemen altındaki endişeyi gözümde canlandırabiliyorum. Hala benim için endişelendiğini hayal etmek istiyorum, zorlanıyorum. O zamanlar bile kelimelerde beni düşündüğünü belirtmekte güçlük çekiyordun. Ya da ben böyle anlamak istiyorum.
Ah yazdıkça yazasım geliyor! Sana her sabah kapının kenarında bekleyip beni korkutan kediyi şikayet etmek istiyorum. Hep aynı yerde hep aynı şekilde tıslayıp duruyor bana, ben de hep aynı şekilde korkuyorum. Yavrusu falan mı var anlamadım, sanırım o da benimle eğleniyor. Senin müziklerinin üzerinden epey zaman geçti lakin arada hala dönüp dinliyorum. Sevdiğim müziklerin bizi bir süre işgal ettiğini bilirsin, sen gideli kaç parça geçti biliyor musun? Sevmesen de seni o parçalara maruz bırakmak istiyorum. Müziği beğenmesen de başka bir yerde duyar duymaz aklına benim geldiğimi, gülümsediğini düşünüyorum; öyle değil mi?
Çok fazla kilo aldım, sonunda! Şimdi başıma dert olacak gibi ama bakalım. Nasıl durduğunu sormayı çok isterdim. Birazcık yanaklarım şişti aslında kendime geldim. Kilo almamı istediğini biliyorum. Saçlarımı kestiresim de çok vardı ama güvenemedim. Saçları değil de sakalımı bıyığımı kesmemi istersin diye düşünüyorum. Çok kararsız kaldım, sana sormak istedim hatta ama biliyorum ne olsa kabulun olurdu. Gülüp dalga geçerdin yakıştıramasan da. Yanlış anlamazdım merak etme, önce bir somurtup gülümsemeyle eşlik ederdim. Düşüncelerini göremesem de böyle olurdu diye tahmin ediyorum.
Kızacağın şeyler yaptım bazen, bilerek ve isteyerek. Bazılarından dolayı belki de nefret eder çok ama çok kızardın. Hakaretler saydırıp sinirini çıkarmak isterdin. Keşke ah keşke. Gitmeseydin, yanımda olsaydın da beni kendime getirip hatadan dönmeme sebep olsaydın. Çekip çıkarsaydın beni en diplerden fakat ne sen çıkardın ne de ben diplerde süründüm. Öylece geçti, gitti. Her seferinde dönüp arkama baktım. Orada mısın, görecek misin diye meraklandım. Kızmış sesini kulaklarımda hayal ettim fakat nafile… Her dönüşümde sen yine orada değildin, bakmıyordun da görmüyordun da. Kendime geldiğimde toparlandım ben de, seni üzdüğümü düşünüp bir kez daha düşüncelerimde sinirlendim. Ama merak etme bu da gelir, geçer.
Bilemiyorum, ne seni ne de kendimi suçlayabiliyorum. Çoğu zaman kızmış olabilirim -her ikimize de- fakat günün sonunda hep farkına vardım. İkimize de kızdığım net bir şey var! Hatıralar, daha fazla olabilirdi gibi geliyor. Dönüp baktığımda az geliyor, yetersiz geliyor. Fotoğrafları saklamadım herhangi bir yere, rastgele kaldırdım ve unuttum, sahiden. Her an karşıma da çıkabilir, uzun süre ortalarda gözükmeyebilir de! Önemi de yok, bakıp gülümser tekrar başka bir yere kaldırır ve unuturum.
Neler neler birikti anlatamadan belki de, geçti hepsi. Bir gün anlatacağım diye de beklemiyorum. Önemli değil artık zaten, alıştım. Bekleyebilirdim biliyor musun? Evet, anlamsız olurdu ve yükseklerdeki hayalin de buna izin vermezdi. Bir süre önce karar verdim oldukça da inatçıyım bu konuda. Aklımdaki her düşüncende, gülümsememi yanımdakilere yansıtacağım. Birbirinden farklı beğendiğin çiçekleri gördükçe biriktireceğim. Senin yanına gelemesem de -henüz cesaretim yok- her bir buketi sessiz bahçelerdeki, her bir unutulana ulaştıracağım.
Sen fark etmedin belki ama benim sana son vedam hala zihnimde tekrarlanıyor.